30 Mart 2009 Pazartesi

Öyle işte..

Şems'in gidişi,
Hüsnü'nün klarneti,
çamaşır makinesi,
mutfaktan gelen yemek sesleri,
Annemin ısrarlı pırasa baskısı,
belimdeki ince sızı,
ekranımın minik lekesi,
bir de biraz önce giden kardeşin başlamış olan özlemi..
Öyle işte..
Nasıl??

28 Mart 2009 Cumartesi

ters köşe..

“Evvel zaman içinde seni bir şey sandım.
Yüzüme bir dokun dedim, okşa saçımı sevme vakti şimdi.”

O kadar iyi hatırlıyorum ki hayatıma girişini. Her şeyin nasıl başladığını. Sesini ilk duyduğumda bahar gelmişti tüm evrene. Nevruz gibiydi, tam da nevruz zamanıydı. Kozalarından çıktı milyonlarca kelebek midemi, bedenimi teslim aldı.Kağıt kesiği gibiydi. Hızla, bir andan olupbitti. Kesilme anının sertliği kadar gerçekti gelişin. Kağıt kesiği gibiydi sonradan acıtan, sonradan kanatan…

“Kalbur saman içinde seni bir şey sandım.
İçinde ne varsa söyle köşemdeyim ben susma vakti şimdi”


Sesin gitgide daha yakından gelir oldu. Yakından ama çok yakından... Aydınlığına hayran oldum önce. Gürül gürül yaşayan bir adam vardı, heyecanlandım. O deli derinliğe dalmaya heveslendim, el yordamıyla öğrenmeye heveslendim. Dokunmak, tatmak hayatıma katmak istedim her şeyiyle... Uzanmalı mıydı acaba?

“Her günüm aynı tatları ayrı
Bir canım var benim, vakti dolar gider
Bak sabah ne kadar güzel ayla güneş bir arada”

Üstüme gelen yorgunluklardan, aynı duvarlardan, aynı odalardan, aynı insanlardan apayrı bir yerde ılık ılık haliyle içimi rahatlatan, ışıltısıyla canlandıran adam oldu birden bire.
Sabah uyanmak güzeldi. İşe gelmek güzeldi. Onlarca insanla telefonda konuşmak güzeldi. İçimden sızan ışık güzeldi. Mayalanan hamur gibi büyüdü gitgide, kapladı en derinimi. Sarıp sarmaladı. Karşı koymak gelmedi bile içimden. Sildim mesafeleri, unuttum bildiklerimi. Sevmeye soyundum durduğum yerden gölgesini bile göremediğim o adamı.

“İçimde bir sağanak dinmiyor bir türlü,
Koşmadan duramam hala yoruldum ama telaş vakti şimdi”


Tüm boşluklara yamadım sonra varlığını parça parça. Tüm umutları hayalleri bir edip yoluna diktim, mum ettim tek sıra. Utanmadım beklemekten, hizaya geçtim hatta. En başta durdum göğsümü gere gere. Gözlerim ufukta ha geldi ha gelecek… Güneş doğdukça çoğaldı, battıkça çoğaldı yoluna dikilen mumlar.
Eridik be adam yolunda…

“İçimde bir lodos tenim soğuk poyraz, denizin lacivertine dalıp gitmişim rüzgâr vakti şimdi”

Şimdi... Kalabalığı dağıtalı çok oldu. Ben geri adım almayı öğrendim. Heyecanlarımı yuttum. Heveslerimi susturdum. Sağ omzuma yasladım başımı, kıyılarıma vuran dalgaları sayıyorum. Tek beklediğim martı sesleri…


“Günün bir vaktinde seni bir şey sandım. Elimi bırakma dedim sıkıca sarıl gitme vakti şimdi...”

1 Mart 2009 Pazar

Güneş ne güzel de parlıyor:))

05.00 itibariyle kalkıverdim.Aslında çok önce uyanmıştım ama ne kadar debelendiğimi bilmiyorum tekrar kendimi uyutmak için.Dolu bir kafayla yatağa girince ben ve beynimdekiler hep birlikte yatağa sığamadığımız için böyle uyku problemleri yaşamaktayım bu ara.Gecenin bir yarısı aklımdakilerden biri fırt diye dışarı fırlıyor ve başlıyor ordan burdan dürtmeye; "Böyle yapsaydın bak bu böyle olurdu, bu olayda niye böyle dememiştin, burda niye böyle bi karar vermemiştin"...Gidiyoruz böyle ben huzursuzluktan kalkana kadar..Daha çok belli zaman dilimlerinde özgüven, dün dündür felsefesi ve kader anlayışının dibe çökmesi suretiyle ortaya çıkan "anaaaa!!Lan 26 oldun saçma sapan bi sürü şeyin peşinde koştun da bi hayalin içinde şöyle yürekten bi çaba göstermedin" esintisi geçiyor böyle en ürperteninden.Esinti deyip geçmeyiniz, kelebek etkisi diye bişey var değil mi?? Bir narin kelebeğin kanat çırpışı kadar esinti El Ninoları,Katrinaları, Hurrcaneları doğuruyor.İşte bu esintiydi, kasırgaydı,tayfundu,geçmişti,kariyerdi, yüzümü çevire çevire olsa da dönüp dolaşıp kucaklaştığım işsizlikti, bana doğanın lütfu olan hormonlardı derken böyle bir zihinsel eylemler silsilesi içinde buldum gecenin bir yarısı kendimi.
İş arıyorum efendim..Böyle yazıp çizebileceğim ,üretip kafama göre salladığım şeyleri insanların şahane bir esermişcesine karşılayıp takdir edeceği bir iş arıyorum.Yüzyıllardır diyar diyar arayıp, fersah fersah peşinde koştuğum ve artık ütopik bir hale gelmiş muradıma bu pek bi globalleşmiş kriz ortamında ulaşabilir miyim? Açıkçası bilimyorum.Ama hazır boş vaktim vve bol internetim varken çekim yasası çalışmaları suretiyle çözmeyi deneyeceğim bir de.

Aslında ben şanssızlıklarımdan bahsedecektim ya??Neyse bu daha iyi oldu sanki:))
E esen kalın o zaman...
(Başlığı yazmayı bitirdikten sonra attım.Ben asla uslanmayacak bir iyimserim!! )