7 Eylül 2009 Pazartesi

3 kişinin bildiği..:))

La Lobamdan sonra ilk ve son olarak hayatımda yeri olan biri daha okuyacak burada yazdıklarımı.Kuzum:)) Ara ara esinlenip, yazdıklarımın hamuruna karıştırdığım canlardan biri de O'dur.Bilmiyordu bunu, muhtemelen okuduğunda öğrenecek.Şimdi didik didik eder belki yazdıklarımı burada.Nelerle karşılaşacak kimbilir.Merak ediyorum çok.Dışarı taşanlarla buraya dökülenler bir midir acaba?

Neyse öğreniriz, yapar yorumunu nasıl olsa:)

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Eksik Listesi!

30'dan önce yapılacaklar!!!!!!

1- Çocuk doğurulacak.
2-En az 3 ülke görülecek (tek tur içindede olabilir)
3-36 beden görülecek.
4-İtalyanca öğrenilecek.
5-Bir eserle bir sergiye katılınacak.Hatta birde ödül alınacak(mansiyonda kabul edilir)
6-Mardin görülecek.Urfa ve Karadeniz kentlerinden birkaçı da.
7-Çeşme'ye gidilecek.Bi beachde elinde içki sallanılacak(bu olmasa da olur yaa)
8-Bi kokteyl yaratılıp adı DİDİDAY konulacak.
9-Marmara Büfe'de Leyla yenecek.
10-Adam gibi bir şirkette, adam gibi bir işte en az 3 senedir çalışıyor olunacak( kafama tüküriimmm)
11-Fotoğraf çekilecek bol bol.
12-Üfürükten dertlere üzülme huyumun son kırıntıları da yok edilmiş olacak.
13-Gönüllü çalışmalar hayata çoktan dahil edilmiş olacak.
14-Adam gibi "Kafe " öğrenilecek.
15-Aşık olunacak.
16-1 adet rafine zevk edinilecek(bu da neyse)
17-Anne bi kere daha hayallerinin alemine gönderilecek.


Şimdilik son olarak;

18-Her sabah aynalara gülümsemeye devam edilecek:)))))


Buonanotteeeeeee!!!!

14 Ağustos 2009 Cuma

Gerçek Peri Masalları Asla Ucuz Olmaz!

Tanrı kimi kadınlara güzel gözler verir ve beraberinde kocaman güzel bir yürek.Ama eşsiz dengede çoğu zaman, bu güzelliklerin karşılığı olarak belki, süreli yalnızlıklarla sınar onları.Dener bu kadınlar, her yolu dener hem de.Anne olur, cool kadın olur, arkadaş olur, sürtük olur bazen.Balansı tutturmak içindir herşey aslında ama olmaz, olamaz işte.
Acısını efendi gibi çeker, ortalığa saçılmaz.Sıkıntısını kendi halleder kimseye yük olmaz.Ortalıkta yarasını göstere göstere gezip ilgi dilenmez.Aşkından geberse de gidenin arkasında sürünüp millete " vah vah" dedirtmez!Ama koca kalplerindeki cesaret, sevgi, gerçeklik omuzlarına yük, gözlerine kan olarak oturur her yolun sonunda.Sever; korkmadan açar kalbini,sırtlanır sevdasını.Çıkar yola ve yürür yolun durumuna bakmadan, hesap yapmadan, adımlarını saymadan.Sonunda fersah sandığı yollar ardında karıncanın ayak izi gibi kalır.Tutar içinde bazende, bohçalara sarar kaldırır yüreciğini ücralara. Daha kabuk kabuk duran yaralarının korkusuna, çekilip kalır içinin en soğuk ve ışıksız köşesinde.Korkak olur, cesaretsiz sayılır bu sefer.Her denemede biraz daha incinir, biraz daha şeffaflaşır güzel yürekler.; gözleri ürkekleşir.
Değişir mi peki zamanla? Cayar mı kendinden?Asla! Girip çıksa bile başka ayak izlerinden oluşan patikalara, sonunda kendi anayolundadır hep.Ne aşık değilken 3. günde "aşkım" çıkar ağzından ne de sevmediği bir adama "sevgilim" der öldürsen.Gerçekten kaçmaz, salağa yatmaz, hasıraltlarına sokuşturmaz hiçbirşeyi.
Tek istediği kocaman bir güvene sırtını yaslamak, sevdiği adamla omuz omuza, kolkola,koyun koyuna hayata karışmaktır..
Özünde tek derdi bu pek bir modern zamanlarda, kendi peri masalını yazmaktır aslında...
"....Sonsuza dek mutlu yaşadılar..."

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Kırık

Kimi kadınlar bilirler mi ki ciğerlerine çektikleri , hasretle bekledikleri ve uyanışla bir bildikleri erkekleri ; bile isteye çeldiricisi oluverir başka pembelerin?
Bilivermez mi ki hiç biri onca yıldır daldığı gözlere, koyna,yüreğe sinen taze isi bir nefeste?
İzanı kilit altına almaktan mıdır bu bilmeyiş,
Ateşe aşık, yanmaya hazır,yoksul akıllardan mı yoksa?
Öyle bi ateştir ki bu , pek çoğunun koynundan geçer de bilmezler, hemde bedenlerini kavura kavura..

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Aklımda birden bire, tamamen istemdışı "pala remzi" çalmaya başladı.
hala devam ediyoo!!!
"Sordum namın verdiler, pala remzi dedilerrr..."
enteresan bu olayı naklen paylaşmak istedim:)))


Ucunu elimden kaçırdığım balon gibi..

Yeni bedelini ödediğim, tadını çıkaramadan yitirdiğim mavi balon.

Ardından baka kaldım gözden kayboluşunu bekliorum.

sen uzaklaştıkça küçülüyosun benim sıkıntım büyüyor.

her an daha umutsuzlaşıyorum üstelik.

belki de sen gibisini bulamam korkusuyla.

Hava kaçırmaya başlasan düşer misin birgün ansızın kucağıma??

6 Temmuz 2009 Pazartesi

1 Temmuz 2009 Çarşamba

En büyük görünen sıkıntıları bile 15 dakika içinde kabullenebilmeyi öğrendiğimi farkettim biraz önce.Sağlıkla ilgili olmayanları en azından.
Uzun süredir gelenlerin en büyüğüydü bu..Geldi, yerine oturdu ve şimdi çabucak gitmesi için gözünün içine baktığımız, ocağa tuzlar serptiğimiz istenmeyen bir misafir gibi bir süre hayatımızda yer alacak gibi görünüyor.

Yukarı bakarak "ne olur daha fazlası olmasın" diye dua ediyorum..
Lüften amin deyiverin benim için...

15 Haziran 2009 Pazartesi

Gece gece başlık bulamadım:))

2 gündür tuhaf bir zaman diliminin içinde yüz yüz yüzüvermekteyim.Kalbimin sonuna kadar hayır diye basır basır bağırdığı vefakat aklımın neden bir şans vermiyorsun? diyerek beni kişisel bünyemi ise kitlesel çatışmalara sürükledikleri 2 gün geçirdim.
Efenim bendeniz 26 yaşında bekar bir kızceyim.Böyle olunca kalabalık olan ve hergeçen gün durdurulamaz biçimde kalabalıklaşan aile,eş dost, akraba vs. çevremiz sağolsunlar benim kimliğimdeki medeni hal hanesinin makus talihini değiştirmek ve oraya cillop gibi "evli" ibaresini yerleştirmek için ordinaryusluğa şayan bir koordinasyonla çalışmaktalar. Topyekün ve farklı merkezlerde başlamış bu çalışmalara direnişim, makul adayların ortaya çıkışıyla ve yaşımında artık geçtiği?? düşüncesine kapılmamla birlikte kırıldı.Ha sonuç diyeceksiniz.Hemen söyleyeyim sonuç: hala bana koca aranıyor.
Üstelik enterasan bir hale geldi artık benden habersiz fotoğraflarım gönderiliyor, adıma kararlar alınıyor..Bunu yapanlara da kızamıyorum zira pirüpak niyetlerle yapılan girişimler..
Sonuncu olayı burada paylaşmak istedim nedense.
Şanslı adayımız derelerden, tepelerden, çayır çimenlerden seke seke geze geze gelen bi arkadaş.Ankara'da yaşamakta, çalışan eden bi arkadaş.
Olay şu ki ben ilk öğrendiğim andan itibaren hiç ama hiç istemiyorum..Anlatılanlar güzel özellikler ama hem görüntüsü hem de annesinin " sarışın yeşil gözlü kız" tanımlamasıyla yola çıkıp oğluna kız arıyor olmasından başlayarak olayın fazla içinde olması,Ankara'da yaşaması,bir rahatsızlık uyandırdı bende.Fototğrafından rahatısız olunur mu insanın yaaa??
Diğer yandan adayımız ve adayımızın annesi büyük heyecan içindeler-miş. Eğer ben istersem arkadaş gelecek ve görüşeceğiz ki hiiiçç ama hiççç istemiyorum.Ama yoğun bi mahalle baskısı var üzerimde sevdiğim insanlardan!!
Mantık " gelsin nolcak ki" derken kalbim "deli misin hiç beğenmediğin hiç istemediğin birini niye çağırasın ki "diyor.
elimdekileri değerlendirdikçe hele içim hiiççç istemiyor.Napcam ?? bilmiyorum.
Oğlanı beğenmedim.
Anne fazla olayların içinde, hoşlanmadım.
Çocuğun feysbukunda 1 tanecik arkadaşı bile yok, huylandım.

Zor anacım zor.Kız dediğin 18. de gözü açılmadan evlenip gitcek.Fazla büyüyüp, okuyup edince böyle oluyo.Onun anası, bunun ensesi derken bi bakıyosun aaa!! Evde kalıyo..

esen kalın...:))

8 Haziran 2009 Pazartesi

Milyon tane verilmiş söz..
Hergün yeniden alınan başlangıç kararları..
Diyet başlangıçları...
İstikrar hayalleri..
Özgüven havaları..

Çok şeyde başarısız oldum..
Bi o kadar da başarım varmış , geç farkettim..
Ama bugün kendime bir söz verdim.

Mutlu öleceğim..
Ve gözlerim istediğim gibi yaşamış olmanın huzuruyla sımsıkı kapalı..

1 Haziran 2009 Pazartesi

Dilek Havuzu..Birki birki...

Bir hizmet gerçekleştirircesine şevkle açtığım 2. blogum henüz hakettiği patlamayı yapamadı:))
Halbuki ilk dilekleri havuza sallayan talihli kişi La Loba 1 hafta bile geçmeden! evet doğru okudunuz 1 hafta bile geçmeden ilk sıradaki dileğine kavuştu!!!!
Sırada sonraki 8 dileği var!!!
Bu arada kuzum La Loba'ma benimle ilgili olan dilekler için teşekkür ediyorum.Garptir onlarda gerçekleşme yoluna girmiş gibi görünüyor..
Bilmiyorum sevgili seyirciler..
Yetişen ilk sıraları kapar.
Benden söylemesi:)))

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Fİkrim geldi, hoş geldiii ley ley hobareyy....

Çok değerli okurlarım ve kıymetli izleyicilerim ve onların izleyicileri ve onların izleyiciler....:))
Aniden aklımda beliren bir fikir üzerine 2. blogumu açtım.Adı "sallayın tüm dilekleri havuza-dilek cenneti"..
Paylaşayım dedim.Kimse bişey yazmazsa çok bozulurum.En azından 8 adet izleyicim bişiler yazıverin, gönlüm olsun.Lütfeeeenn!!
O yüzden hadi pamuk eller klavyeye...:))

26 Mayıs 2009 Salı

Ben Dididay..Balerina Dididay..

Annemcim son günlerde beni adeta Vileda Seti gibi kullanıyor.İşsizliğimi de fırsat bildi sağolsun.Bu aralar evdeki en bi çok amaçlı temizlik edevatı işlevine sahibim.Mutfakta aşçı, banyoda ovmacı, salonda tozalmacı, misafir yanında hanımcıkcık, sofrada da şef garson olarak belirlenmiş organize bir görev tanımım var.Gerçi yetki alanım hergeçen gün genişletiliyor annem tarafından hiç fikir sahibi olmadığım şeyler hususunda bile artık" kızım dididay bi bak bakiimm şuna" demek suretiyle fikrimi soruyor, sormakla kalmayıp uyguluyor.

Velhasıl kelam Köle İsaura'dan hallice durumum.Ama içimdeki poliyannacan devreye girdiğinde görüyorum ki işsizliğe düşerken yanıma aldığım birkaç güzel şeyden biri de bu aslında..
Annemle geçireceğimiz daha kaç yılımız var bilmiyorum.Ama bu sürenin dünya zamanıyla bana yetecek uzunlukta olmadığını düşündükçe, günboyu doya doya annemle zaman geçirmek daha bi kıymetli oluyor..

Ne demiş sevgili Pınar Süt.."Bi tek annem olsun, bana bişey olmaaaazzzz" :))))
Yeni bir hayat istiyorum..
İçine huzur istiyorum..
Eşşek kadar bir silgiyle bugüne kadar herbiyerimde kalmış tüm istemeyen izleri silmek istiyorum..
Kendini seven, bi o kadar da beni seven bi adamla ölene kadar , ölesiye bir aşk yaşamak istiyorum..
O adamdan güzel güzel çocuklar yapmak istiyorum..
Şahane bir kariyer sahibi süper iş kadını olup aynı zamanda utanmadan şahane reçeller yapmak istiyorum..
Saat gece 00.44 itibariyle AAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!! diye bağırarak 13.katlı apartmanı sabaha kadar merdivenle inip çıkmak istiyorum...

Çok şey mi istiyorum?!!??!!??!?!?!??!

Bir başka " çıldırmaya 5 kala" "yeni kayıt"ında görüşmek üzere..
esen kalınn...

22 Mayıs 2009 Cuma

Allahım bana bir melek tayin et!Noolur!!!

Birşeyler yapmalıyım..
Sabah uyanıt uyanmaz bilgisayarı açıp iş başvurularımı tamamlamalıyım.3 aya kadar çalışmaya başlamış olmam lazım.Bu kadar boş vakit bana zarar..
Resim yapmaya başlasam..Niye yapmıyorum kli acaba?Halbuki çok severdim.O atölyedeki 1 ay ne keyifliydi.Keşke o ara işsiz kalmasaydım.
Eski şirketim batmış.Ben ayrılırken de batmıştı aslında.2 milyon ytl batırılır mı bea? Neyse orada alacağım kalmadı bari..
Acaba dershaneye devam mı etseydim?Bak bir yılı doldurmuştum şimdi.Belki stajımda kalkardı.Off ama ben öğretmen olmak istemiorum ki..
Niye formasyon aldım ben ya? Keşke pazarlama eğitimi alsaydım onun yerine.
Perihan ne tatlı bi kız.İyi ki tanıştık ya.ögrüşemesek bile ne güzel sohbet ediyoruz.
Hayat ne garip..Bak Sinan'la ne iyi anlaşıyoruz.
Gökhan'cım napiodur acaba?Keşke anneme anlatmasaydım.Bi daha da görüşemeyiz ki.
Hüso'yu özledim..Acaba görüştüler mi hiç Aslı'yla?Boşu boşuna ayrıldılar yahu, yazık..
Fulya'nın bebeği ne olur acaba?
Tuğçe'yi özledim.İbibik kardeş de götürdü makineyi..Keşke adalara gidebilsek birlikte.
Kilo mu alıdım ben ne gene ya?Tartılsam mı acaba?
Bloga da ne zamandır hiçbişey yazmıyorum.Bu kadar çok yazmak isterken niye yazmıoyorum ben ya??
Pazartesi görüşmeye gitsem mi?Taa Bağdat Caddesi bea..Öfff!!
Senem tosbaası naaptı acaba..
Arda vardı bizim okulda.Televizyoncu mu olmuştu o ya??
Yüksek lisansa mı başvursam bu güz dönemine.Gidip birileyle görüşsem..
YOk ben iş buliim en iyisi.Ama böyle atur otur nereye kadar.Gidip afiş yaptırcam iş arıyorum diye,oturcam şirketlerin önüne.
Sahi böyle bişey yapsam ne olur acaba??Haber olurum kesin:))
Çok geç kaldım ..Keşke okul bittiğinde bi işe başlasaydım rastgele.Ne kadar idealisttim o zamanlar ve ne kadar salak..
Kaç yıldır sevgilim olmadı benim??
Niye çıkmıştm ki ben o mutsuz adamla??
Gökhan napiodur acaba??
Saçlarımı kestirmem lazım..Rengini de oturtmak için bi kere daha boyamak gereliyo..
Bi daha sarı yapmamalıyım..
Bİraz daha kilo versem...
...........................
.....................
.............
......
...
..
.
bugün düşündüklerimin birkaç milyonda biri.Dakikada binlerce düşünce geçermiş insan beyninden..Yazmak istedim bunlardan biriyle ilgili.Ama toparlayamadım bir türlü kelimeleri.
Bende koyverdim gitti aklımdakileri.En saf en ham haliyle... :)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Dönüş..

Uzun bir ayrılıktan sonra güzel şehrim bitanecik İstanbul'uma geri döndüm.
Köprüden geçerken farkettim ki istanbul köprünün girişindeki ilk kareyle başlıyor benim için.Her dönüşte heyecanlanıveriyorum oraya geldiğimde.Yine öyle oldu.Görüş alanımdan çıkana kadar denizi seyrettim arkamı döne döne.İçimden sohbet ettim onunla.Ne çok özlemişim..O da beni özlemiş:)
Bu arada yolculuğumun son çeyreğinde bir yol arkadaşı edindim.5 yaşında dünya tatlısı bir kız olan Meryem Melis:) Babaannesiyle Ankara gezmesinden dönüyordu.Hemen önümde oturduğu için yol boyunca sohbetlerine,şarkılarına kulak misafiri oldum.Sonra çok sıkıldı sanırım, arkasına dönüp koltuk arasından,sağından,solundan,üstünden bakmak suretiyle benimle flört etmeye başladı:) Bende bu şirinliklere zevkle karşılık verdim ve sohbet etmeye başladık.Okulundan,ailesinden,arkadaşlarından bahsetti.İstek şarkılarımı söyledi bende ona eşlik ettim zaman zaman..Bunlar olurken bir yandan da düşündüm, şimdi komşusuna günaydın derken cevap alır mıyım diye düşünen, sokakta göz göze geldiği bir yabancıya gülümsemek isterken istemdışı gözlerini kaçıran ben de bi zamanlar böyle bir çocuktum işte..Korkmadan birileriyle konuşmak, hiç tanımadığım birine gülümsemek, beklentisizce sadece insan olduğu için birini sevebilmek..doğamda vardı,içimden gelendi..De ne zaman değişti bunlar? Nerede koptu film?? Tüm bunları düşündüm Meryem Melis ile birlikte geçirdiğimiz o kısa süre içinde ..

Ama bulamadım.Sanırım büyürken yolda bi yerde düşürmüşüm.Ya da daha fenası birilerine çaldırıvermişim uzun zaman önce...

16 Nisan 2009 Perşembe

Kapkara..

Nefret ediyorum içimdeki bu kara deliklerden.
Hepsinin ucunda pişmanlıklar havuzuna çıkan tüneller..
Birinden kaçarken diğerine sığınıyorum.
Kıçımı çıkarayım derken her seferinde,
Boğazıma kadar vıcık vıcık keşkelere bulanıyorum.

14 Nisan 2009 Salı

Adını sen koy!!!!!!!!

Milyonların okuduğu bi blogum olsun istiyorum..İzleyicilerim olsun yüzbinlerce..
Herkes hayraın olsun yazdıklarıma...Mesela Serdar Turgut benden bahsetsin bir hafta boyunca yazılarında...
Ben cümlelerin sonunda noktaları bol bol kullanıyorum diye TDK bu dilbilgisi kuralını değiştirsin ve hatta bu değişikliği Hakkı Devrim bile desteklesin istiyorum...
Halil Koçak benim yaşımdaymış.Süper şarkı sözleri yazıyor.Piyasa ama olsun.Kendisini kıskanıyorum..
Türkan Saylan gibi hayran olduğum bir kadını bile "Ergenekon-Her yere kon"cu olarak zan altına soktular,kınıyorum..
Ferhat Göçer'in sesini bi seviyorum bi sevmiyorum.Ne tarafa daha yakınım karar veremiyorum..
Okul yıllarını hatırlıyorum, özlüyorum..
Bu ara çok güzel şeyler olacak, hissediyorum.
Zuhal Olcay, bence sesiyle değil kalbiyle şarkı söyleyen bir kadın.Her dinlediğimde daha bi hayran oluyorum..
Zeynep Dizdar bile Erol Köse'nin eline düşünce ne hallere girdi, şaşırıyorum..
Öğrenecek, görülecek, yaşanacak ,şaşılacak,tadılacak ne çok şey var..
Düşündükçe heyecanlanıyorum..
Ben bu hayatı, herşeyiyle çok seviyorum:))))

13 Nisan 2009 Pazartesi

Aptal bulutum için !!

Bu son seslenişim sana,
Sen bunu da asla okumayacaksın. Günlüklerime, boş kâğıtlara, oraya buraya senin için ya da sana yazdığım her şey gibi bunu da okumayacaksın.Ama bu son mektubum. Son sözlerim...

Görür görmez bir yağmur başlamıştı içimde sanki. Sen bir bulut oldun, gittiğim her yere benimle gelen koca bir bulut...
İlk sarhoş olduğumda seni anlattım, sana ağladım. İlk senin resmini sakladım. İlk seni öptüm. İlk ağır yaramı senden aldım.Hep bekledim inatla. Her şeye rağmen inanmaya devam ettim ve bekledim. Körü körüne ve büyük bir umutla, kalbime göre kocaman bir aşkla bekledim.
Yıllar geçti böyle. Büyüdüm.Zamanla umutların omuzları düştü. Ama yağmur aynı yağmur, bulut aynı bulut. Oyalandım başka yollarda, yeni tatlar keşfettim ara ara. Ama değişmedi işte. Yine sırılsıklamdım her yolun sonunda.
Utana sıkıla ve pişmanlıkla geldin kaç kere.Her gelişinde daha bir ürkekleştim, daha çok kırıldım ama açtım o kapıyı işte.Her söylediğini doğru saydım, her bakışını aşktan saydım, her sözünü bana saydım. Çünkü âşıktım. Yaklaştım yamacına, ürkekliğimin sebebi olan yaralarımı gösterdim sana, istedim ki sen sar. Elinden olsun ilacım. Eskisi gibi olmasa da senin elinden iyileşsin. Ama sen sana doğru attığım her adımda uzaklaşmayı marifet saydın. Ettiğim her sözü başka anladın. Yaraları iyileştirmek şöyle dursun üflemedin bile. Parmak basıp kaçtın.

Canım, aşkım, bir tanecik sevgilim, güzel gözlüm...
Bundan sonrası çok zor olacak senin için. Sonraki gelişinde açılmayacak bu kapı. Hatta sana duvar artık burası. Ama sen seçtin bu acıyı. Bile isteye, sonunda geleceğin yerin burası olacağını bile bile yine bensizliği seçtin.

Bugün içimde son yağmur yağdı, o bulut kayboldu.
Bugün yaz geldi bana.
Darısı senin bitmeyecek kışlarına...

7 Nisan 2009 Salı

.....

Pek cahildim dünyanın alaca rengine kanıverdim.
Hayale aldanıp ucundan yanıverdim.
Allahtan erken ayıverdim.
Eza etmem özüme bundan sonra hiçbir kahir uğruna.
Evvel ben miyim ki solayım hayırsız bir zahir uğruna!

(Neşet Ertaş'ın "Evvelim sen oldun ahirim sensin " adlı türküsünden esinlenilmiştir:))

Arz ederim..

Dönme bir daha.
Dönüşün gidişlerine zincirli, gidişin dönüşlere gebe.
Ama her dönüşünde biraz daha kaybediyorum ben.
Elimde kalan en gerçek hayali yitiriyorum peyderpey.

Yetmiyor bildiğim kelimeler anlatmaya sana.

Özlediğim, beklediğim, aşık olduğu adam!
Ne olur bir daha dönme..
Çünkü tükeniyorsun her gidişinde.
Bırak, hep böyle aşık kalayım sana..

30 Mart 2009 Pazartesi

Öyle işte..

Şems'in gidişi,
Hüsnü'nün klarneti,
çamaşır makinesi,
mutfaktan gelen yemek sesleri,
Annemin ısrarlı pırasa baskısı,
belimdeki ince sızı,
ekranımın minik lekesi,
bir de biraz önce giden kardeşin başlamış olan özlemi..
Öyle işte..
Nasıl??

28 Mart 2009 Cumartesi

ters köşe..

“Evvel zaman içinde seni bir şey sandım.
Yüzüme bir dokun dedim, okşa saçımı sevme vakti şimdi.”

O kadar iyi hatırlıyorum ki hayatıma girişini. Her şeyin nasıl başladığını. Sesini ilk duyduğumda bahar gelmişti tüm evrene. Nevruz gibiydi, tam da nevruz zamanıydı. Kozalarından çıktı milyonlarca kelebek midemi, bedenimi teslim aldı.Kağıt kesiği gibiydi. Hızla, bir andan olupbitti. Kesilme anının sertliği kadar gerçekti gelişin. Kağıt kesiği gibiydi sonradan acıtan, sonradan kanatan…

“Kalbur saman içinde seni bir şey sandım.
İçinde ne varsa söyle köşemdeyim ben susma vakti şimdi”


Sesin gitgide daha yakından gelir oldu. Yakından ama çok yakından... Aydınlığına hayran oldum önce. Gürül gürül yaşayan bir adam vardı, heyecanlandım. O deli derinliğe dalmaya heveslendim, el yordamıyla öğrenmeye heveslendim. Dokunmak, tatmak hayatıma katmak istedim her şeyiyle... Uzanmalı mıydı acaba?

“Her günüm aynı tatları ayrı
Bir canım var benim, vakti dolar gider
Bak sabah ne kadar güzel ayla güneş bir arada”

Üstüme gelen yorgunluklardan, aynı duvarlardan, aynı odalardan, aynı insanlardan apayrı bir yerde ılık ılık haliyle içimi rahatlatan, ışıltısıyla canlandıran adam oldu birden bire.
Sabah uyanmak güzeldi. İşe gelmek güzeldi. Onlarca insanla telefonda konuşmak güzeldi. İçimden sızan ışık güzeldi. Mayalanan hamur gibi büyüdü gitgide, kapladı en derinimi. Sarıp sarmaladı. Karşı koymak gelmedi bile içimden. Sildim mesafeleri, unuttum bildiklerimi. Sevmeye soyundum durduğum yerden gölgesini bile göremediğim o adamı.

“İçimde bir sağanak dinmiyor bir türlü,
Koşmadan duramam hala yoruldum ama telaş vakti şimdi”


Tüm boşluklara yamadım sonra varlığını parça parça. Tüm umutları hayalleri bir edip yoluna diktim, mum ettim tek sıra. Utanmadım beklemekten, hizaya geçtim hatta. En başta durdum göğsümü gere gere. Gözlerim ufukta ha geldi ha gelecek… Güneş doğdukça çoğaldı, battıkça çoğaldı yoluna dikilen mumlar.
Eridik be adam yolunda…

“İçimde bir lodos tenim soğuk poyraz, denizin lacivertine dalıp gitmişim rüzgâr vakti şimdi”

Şimdi... Kalabalığı dağıtalı çok oldu. Ben geri adım almayı öğrendim. Heyecanlarımı yuttum. Heveslerimi susturdum. Sağ omzuma yasladım başımı, kıyılarıma vuran dalgaları sayıyorum. Tek beklediğim martı sesleri…


“Günün bir vaktinde seni bir şey sandım. Elimi bırakma dedim sıkıca sarıl gitme vakti şimdi...”

1 Mart 2009 Pazar

Güneş ne güzel de parlıyor:))

05.00 itibariyle kalkıverdim.Aslında çok önce uyanmıştım ama ne kadar debelendiğimi bilmiyorum tekrar kendimi uyutmak için.Dolu bir kafayla yatağa girince ben ve beynimdekiler hep birlikte yatağa sığamadığımız için böyle uyku problemleri yaşamaktayım bu ara.Gecenin bir yarısı aklımdakilerden biri fırt diye dışarı fırlıyor ve başlıyor ordan burdan dürtmeye; "Böyle yapsaydın bak bu böyle olurdu, bu olayda niye böyle dememiştin, burda niye böyle bi karar vermemiştin"...Gidiyoruz böyle ben huzursuzluktan kalkana kadar..Daha çok belli zaman dilimlerinde özgüven, dün dündür felsefesi ve kader anlayışının dibe çökmesi suretiyle ortaya çıkan "anaaaa!!Lan 26 oldun saçma sapan bi sürü şeyin peşinde koştun da bi hayalin içinde şöyle yürekten bi çaba göstermedin" esintisi geçiyor böyle en ürperteninden.Esinti deyip geçmeyiniz, kelebek etkisi diye bişey var değil mi?? Bir narin kelebeğin kanat çırpışı kadar esinti El Ninoları,Katrinaları, Hurrcaneları doğuruyor.İşte bu esintiydi, kasırgaydı,tayfundu,geçmişti,kariyerdi, yüzümü çevire çevire olsa da dönüp dolaşıp kucaklaştığım işsizlikti, bana doğanın lütfu olan hormonlardı derken böyle bir zihinsel eylemler silsilesi içinde buldum gecenin bir yarısı kendimi.
İş arıyorum efendim..Böyle yazıp çizebileceğim ,üretip kafama göre salladığım şeyleri insanların şahane bir esermişcesine karşılayıp takdir edeceği bir iş arıyorum.Yüzyıllardır diyar diyar arayıp, fersah fersah peşinde koştuğum ve artık ütopik bir hale gelmiş muradıma bu pek bi globalleşmiş kriz ortamında ulaşabilir miyim? Açıkçası bilimyorum.Ama hazır boş vaktim vve bol internetim varken çekim yasası çalışmaları suretiyle çözmeyi deneyeceğim bir de.

Aslında ben şanssızlıklarımdan bahsedecektim ya??Neyse bu daha iyi oldu sanki:))
E esen kalın o zaman...
(Başlığı yazmayı bitirdikten sonra attım.Ben asla uslanmayacak bir iyimserim!! )

22 Şubat 2009 Pazar

Bu mudur?

Kimbilir kaç yol ayrımından geçtim.
Sektirmeden seçtiğimdin.
Her seferinde biraz daha düştüm gözümden.
Düştüm.
Düştükçe sana gelmeye kalktım.
Dizlerim kan revan, avuçlarım paramparça.
Yeni farkına vardım.
Sormaya korkuyorum şimdi.

Ne uğruna?

Tik tak..

Utanmaz zaman nasılda geçiyor suratıma bakmadan..

20 Şubat 2009 Cuma

Belki...?!

Aynı güneş ısıtır içimizi,
Aynı rüzgar değer tenimize.
Belki de aynı kayan yıldızla dilek tutarız.
Aynıdır belki bazı geceler rüyalarımız.

Sence gerçekten o kadar uzak mıyız?

No suprise...

Uzak bir hedef seç..
Ulaşamayacağını iliklerinde hissettiğin bir hedef..
Hem hazzını,heyecanını yaşa hem de acını, hayalkırıklığını..
ve hepsi önceden bildiğin kadar olsun.
Senin izin verdiğin kadar..

Yani garanti kapsamında..

10 Şubat 2009 Salı

işte geldii..
Artık 26 yaşındayım.
Büyük..
Kocaman..
Mutlu herşeye rağmen..
Umutlu yine herşeye rağmen..
Daha sevgi dolu..
Daha inançlı..
Daha güzel..
Daha dürüst..

İyi ki doğmuşum:))

8 Şubat 2009 Pazar

Yağmur yağıyor şokur şokur!

Yazıyorum aklıma geldikçe.İşten ayrıldığımdan beri daha da çok yazıyorum.Yazdıkça da açılıyorum.Böyle bir sürü şey geliyo aklıma.Kimini buraya yazıyorum, kimi telefonda saklanıyor, kimi de not kağıtlarında sıra bekliyor.
Dün akşam oturdum, daha önce oraya buraya not ettiklerimden birkaçını paylaştım .
Pek sevmeye başladım böyle dökülmeyi, lokma lokma derdimi anlatmayı.
Farkına vardım ki aslında bunca zamandır bugün için yazıp biriktirmişim.
Demlenmeye bırakmışım sanki..
Oh mis gibi şimdi..
Afiyet olsun!

yokluk..

Derin bir nefes aldım.
Aslında senden çaldım.
Gözlerimde senin yaşların.
Durdum burada, gölgene sığındım.
Artık kaçacak yer yok, ne sana ne bana..

Ortada kalanlara:)

Ortanca
En ortada ne sağda ne solda.
Ortada.
Tam ortada.
Kaçamaz hiç bir yana, hep orada.
Canı istese de gitmeyi başka diyarlara.
Garibim, güzelim ortanca..

Eda için..

Bir rengin olsun.Kimsede duyulamayacak kadar sana ait bir kokun olsun.Gözlerinde ışıklar parlasın günbegün güçlenerek.

İzin ver kendine güzelliğin ortaya çıksın.Utanma saçmaladığında ya da çekinme tanımadığın birine gülümsemek geldiyse içinden.Senden izler bırakabilecek kadar cesur ol.

Korkma sevmekten sonunda acıyı görsen bile.Canını yanmasına izin ver yeri geldiğinde.Hatalarını kabullen, verdiğin zararları da.Ama sadece kabullen,yüklenme.Bırak zaman istediği yere götürsün acıyı, pişmanlığı..
Sen sen ol.
Gözlerinde ışığın, içinde inancın ve en çok kendine beslediğin sevginle..
Gerisi gelir..

Ankara'dan..

Soluk yüzlü,mahsun gibi bu şehir.Kıskanmış sanki her gören gözün bebeğini bıraktığı maviye bürülü Yeditepeli'yi.Oysa biliyor içten içe olamaz onun gibi.Ama işte gözü hep denizlerde, ışıl ışıl köprülerde sanki.
Öyle özledim ki şehrimi.Ciğerlerimi doldurduğunda herşeyi unutturan yosun kokusunu, deniz tuzunu yüklenip gelen rüzgarı, bazen sislerin arasından bazen pırıl pırıl haliyle selam çakan Üsküdar'ı, Kızkulesi'nin herşeye rağmen esrarlı havasını.
En çok ders arası kaçtığımız terası, tabi her anımı paylaştığım arkadaşlarımı.
Hesapsızca harcadığım boş zamanlarımı.

Şimdi o çaydanlık kadar yer tutan çay bahçesinde ıslana ıslana simidimi martılarla paylaşmak vardı..
Anasını satayım!

D.S.(Depresyon sırasında)

Yüzyıllardır uyuyorum binbir rüyayla,
Uyuştum artık,korkuyorum uyanmaya.
Ya rüyalarımdaki gibi değilse hiçbirşey?
(2006)

ses..

Hiçbirşey beklemeden paylaşmak.
Hayatın anlamını, tarifsiz acıları, şahane geceleri, en derin sırları falan değil.
Sadece zamanı, sözcükleri ,akılda uçuşanları paylaşmak.
Çok sevdiğin bir arkadaş gibi değil, ama herhangi biri de değil.
Özel biri değil, sıradan hiç değil.
Kıymeti benden gelen bir ses sadece..
Yüzümü güldüren, aklımı karıştıran.
Bana sesini bırakıp kaçan.
Söylemedim hiç sana ama sağol.Var ol..
Hep orada ol...

7 Şubat 2009 Cumartesi

25

25'in son kullanma tarihi geçiyor.Bu günleri o kadar ekonomik kullanıyorum ki her an yeni bir ders alıyorum.Gerçekten dedikleri kadar varmış 25 yaşında olmak ama.Hakkını vermek lazım.
İnsanı oldukça yoğun bir ders programına alıyor hayat ve diyor ki " buraya kadar gördüklerini unutacaksın, işte sana gerçekler".Bundan sonra döktürmeye başlıyor zaten.Doğrular dönüşürken yanlışlara yer yer, en koyu yanlışlar parıl parıl gerçeklere dönüveriyor.Hİçbirşey için kesin yargılar oluşturmamayı, kesin ifadeler kullanmamayı, kimseye gözü kapalı güvenmemeyi teker teker öğretiyor.
Hayat giderek eğlenceli bir hal alıyor:)

26' yı o kadar büyük bir heyecanla bekliyorum ki...

6 Şubat 2009 Cuma

Anlamsız..

gece güzeldir, sen mutluysan.
yatak sanki bir taht, uyuyorsan.
eğer, düşünüyorsan; gece ne kadar uzun,
ne kadar tatsız; anlamsız, anlamsız...

hayat güzeldir, sen görürsen.
heryer cıvıl cıvıl, işitirsen.
eğer, onun gibi bakarsan; hayat ne kadar boş,
ne kadar tatsız; anlamsız, anlamsız...

2 Şubat 2009 Pazartesi

Sır

Kimseyle paylaşmamıştım daha önce yazdıklarımı..Biraz utanıyorum bu yüzden.
Garip geliyor böyle uluorta, çırılçıplak salıvermek yazdıkları.
Bu kıymetli bir sırrı onlarca kulağa birden fısıldamak gibi tıpkı..
Ve işte....


Özlüyorum.
Özledikçe büyüyor içim.
Sen doluyorsun, genişleyip derinleşiyorsun.
Bambaşka hallerle varolup tıka basa sen doluyorsun.

Özlüyorum.
özledikçe daha çok seviyorum.
Yüzün güzelleşiyor; kokun,tenin güzelleşiyor.
Hayallerim büyüyor, edepsizleşiyor.
Zihnimde gerçekleşiyor giderek, her ayrıntısı belirginleşerek.

Ben özlüyorum, her geçen gün biraz daha büyüyerek.

Sen..
Sen bilmiyorsun.
Yaşıyorsun,
yokluğunun bedelini mahrumiyetle ödeyerek...

1 Şubat 2009 Pazar

Merak kediyi öldürür mü?

Merak ediyorum..
Mesela kocaman insanlar nasıl olur da kocaman bir başka insanın gözünün içine baka baka yalan söyler? Hem de o iki kişi arasında geçen bir konuşmayla ilgili..
Sonra iki arkadaştan biri ortalıktan el ayak çekince, diğeri "nen var kuzum?" diye sormadan sanki aylar konuşmadan,birbirini görmezden gelerek geçmemiş gibi, sanki herşey aynıymış gibi "aşkım,canım,vs." diye diye konuşarak insanı nasıl çileden çıkarır?
Sonra neden en zayıf zamanlarında daha bir acımasızlaşırlar etraftakiler bazen?
Ya da neden gördükleri daha da fenası açıp gösterdiğin yaraya parmak basarlar büyük bir zevkle?
Deli gibi özlediği biri karşısında dururken nasıl konuşmaz, neden konuşamaz?
Neden aşkından yanarken aşık için için, can yakmaya uğraşır inatla, hırsla?
Neden çağlarken koca koca dalgalar beyninde yazmaz mesela kelimelerin en heveslisi?
Gözün gördüğüne gönül inanmamak için neden diretir?

Neden hayal kırıklıkları kağıt kesiğinden çok acıtır insanın canını?

Elimde değil merak ediyorum..

11 Ocak 2009 Pazar

Bahane..

İş-ev arası şehirlerarası..Yol çok uzun, yolda geçen süre uzun, çalışma saatleri uzun..Bu arada özellikle de yolda aklıma güzel cicili bicili satırlar geliveriyor.Böyle uzun bir yazının ilk cümlesi olabilecek satırlar ama.Yazacak yer bulamıyorum çoğu zaman, aklımda tutmaya çalışıyorum.Ama çoğu ipi salınmış balon gibi uçup gidiyorlar.Halbuki ne çok istiyorum burayı kelimelerle doldurmayı.Kimsenin bilmediği o çok kıymetli satırlarımı paylaşmayı..
Neyse, şimdilik veda ediyorum telefonumun kayıtlar bölümünden dizelerle..

Şımarıklığımdır ve içimdeki huzur bulutu hayatı güzel kılan.
Yattım bulutumun üstüne seyreyliyorum,
Kendi hızına yetimeye çalışan tık nefes dünyayı...

4 Ocak 2009 Pazar

Bu sefer canım yandı işte...bu sefer içim titredi acıdan.Omuzlarım,ellerim,beynim kalbimle birlikte kaskatı oldu..Ne zaman başına otursam bu sayfanın hep sayfam boş kalktım.Bu küçücük evrenimde attığım ilk çığlık bu yazı olacakmış demek ki, bu evrendeki doğumum böyle gerçekleşecekmiş..

Yarattıklarımla yaşarken yarattıklarımdan en büyüğünü,en değerlisini kaybettim az önce.İçin için kanarken kimselere çaktırmadan avuçlarımı bastırıp, üfleyerek çaresizce acımı söndürmeye çalışırdım oysa yıllardır.Sebepsiz değil gibi gelirdi, gerçek gibi...Alışmıştım da içimde taşımaya.Alışmıştım o acıyla doğan hissizliğe.Dışardan boyardım kendimi hep, bazen pembe,kırmızı,turuncuya.Bazen de griler,kahveler,siyahlar çıkardı ortaya..Dayanıyordum ama o zaman.

Belki toplarım bir kaç saate dağılan parçalarımı.Belki birkaç güne bişeyciğim kalmaz.Ama...
Ama şimdi canım fena yanıyor.
Ve durduramıyorum...Çok acıyor!