22 Şubat 2009 Pazar

Bu mudur?

Kimbilir kaç yol ayrımından geçtim.
Sektirmeden seçtiğimdin.
Her seferinde biraz daha düştüm gözümden.
Düştüm.
Düştükçe sana gelmeye kalktım.
Dizlerim kan revan, avuçlarım paramparça.
Yeni farkına vardım.
Sormaya korkuyorum şimdi.

Ne uğruna?

Tik tak..

Utanmaz zaman nasılda geçiyor suratıma bakmadan..

20 Şubat 2009 Cuma

Belki...?!

Aynı güneş ısıtır içimizi,
Aynı rüzgar değer tenimize.
Belki de aynı kayan yıldızla dilek tutarız.
Aynıdır belki bazı geceler rüyalarımız.

Sence gerçekten o kadar uzak mıyız?

No suprise...

Uzak bir hedef seç..
Ulaşamayacağını iliklerinde hissettiğin bir hedef..
Hem hazzını,heyecanını yaşa hem de acını, hayalkırıklığını..
ve hepsi önceden bildiğin kadar olsun.
Senin izin verdiğin kadar..

Yani garanti kapsamında..

10 Şubat 2009 Salı

işte geldii..
Artık 26 yaşındayım.
Büyük..
Kocaman..
Mutlu herşeye rağmen..
Umutlu yine herşeye rağmen..
Daha sevgi dolu..
Daha inançlı..
Daha güzel..
Daha dürüst..

İyi ki doğmuşum:))

8 Şubat 2009 Pazar

Yağmur yağıyor şokur şokur!

Yazıyorum aklıma geldikçe.İşten ayrıldığımdan beri daha da çok yazıyorum.Yazdıkça da açılıyorum.Böyle bir sürü şey geliyo aklıma.Kimini buraya yazıyorum, kimi telefonda saklanıyor, kimi de not kağıtlarında sıra bekliyor.
Dün akşam oturdum, daha önce oraya buraya not ettiklerimden birkaçını paylaştım .
Pek sevmeye başladım böyle dökülmeyi, lokma lokma derdimi anlatmayı.
Farkına vardım ki aslında bunca zamandır bugün için yazıp biriktirmişim.
Demlenmeye bırakmışım sanki..
Oh mis gibi şimdi..
Afiyet olsun!

yokluk..

Derin bir nefes aldım.
Aslında senden çaldım.
Gözlerimde senin yaşların.
Durdum burada, gölgene sığındım.
Artık kaçacak yer yok, ne sana ne bana..

Ortada kalanlara:)

Ortanca
En ortada ne sağda ne solda.
Ortada.
Tam ortada.
Kaçamaz hiç bir yana, hep orada.
Canı istese de gitmeyi başka diyarlara.
Garibim, güzelim ortanca..

Eda için..

Bir rengin olsun.Kimsede duyulamayacak kadar sana ait bir kokun olsun.Gözlerinde ışıklar parlasın günbegün güçlenerek.

İzin ver kendine güzelliğin ortaya çıksın.Utanma saçmaladığında ya da çekinme tanımadığın birine gülümsemek geldiyse içinden.Senden izler bırakabilecek kadar cesur ol.

Korkma sevmekten sonunda acıyı görsen bile.Canını yanmasına izin ver yeri geldiğinde.Hatalarını kabullen, verdiğin zararları da.Ama sadece kabullen,yüklenme.Bırak zaman istediği yere götürsün acıyı, pişmanlığı..
Sen sen ol.
Gözlerinde ışığın, içinde inancın ve en çok kendine beslediğin sevginle..
Gerisi gelir..

Ankara'dan..

Soluk yüzlü,mahsun gibi bu şehir.Kıskanmış sanki her gören gözün bebeğini bıraktığı maviye bürülü Yeditepeli'yi.Oysa biliyor içten içe olamaz onun gibi.Ama işte gözü hep denizlerde, ışıl ışıl köprülerde sanki.
Öyle özledim ki şehrimi.Ciğerlerimi doldurduğunda herşeyi unutturan yosun kokusunu, deniz tuzunu yüklenip gelen rüzgarı, bazen sislerin arasından bazen pırıl pırıl haliyle selam çakan Üsküdar'ı, Kızkulesi'nin herşeye rağmen esrarlı havasını.
En çok ders arası kaçtığımız terası, tabi her anımı paylaştığım arkadaşlarımı.
Hesapsızca harcadığım boş zamanlarımı.

Şimdi o çaydanlık kadar yer tutan çay bahçesinde ıslana ıslana simidimi martılarla paylaşmak vardı..
Anasını satayım!

D.S.(Depresyon sırasında)

Yüzyıllardır uyuyorum binbir rüyayla,
Uyuştum artık,korkuyorum uyanmaya.
Ya rüyalarımdaki gibi değilse hiçbirşey?
(2006)

ses..

Hiçbirşey beklemeden paylaşmak.
Hayatın anlamını, tarifsiz acıları, şahane geceleri, en derin sırları falan değil.
Sadece zamanı, sözcükleri ,akılda uçuşanları paylaşmak.
Çok sevdiğin bir arkadaş gibi değil, ama herhangi biri de değil.
Özel biri değil, sıradan hiç değil.
Kıymeti benden gelen bir ses sadece..
Yüzümü güldüren, aklımı karıştıran.
Bana sesini bırakıp kaçan.
Söylemedim hiç sana ama sağol.Var ol..
Hep orada ol...

7 Şubat 2009 Cumartesi

25

25'in son kullanma tarihi geçiyor.Bu günleri o kadar ekonomik kullanıyorum ki her an yeni bir ders alıyorum.Gerçekten dedikleri kadar varmış 25 yaşında olmak ama.Hakkını vermek lazım.
İnsanı oldukça yoğun bir ders programına alıyor hayat ve diyor ki " buraya kadar gördüklerini unutacaksın, işte sana gerçekler".Bundan sonra döktürmeye başlıyor zaten.Doğrular dönüşürken yanlışlara yer yer, en koyu yanlışlar parıl parıl gerçeklere dönüveriyor.Hİçbirşey için kesin yargılar oluşturmamayı, kesin ifadeler kullanmamayı, kimseye gözü kapalı güvenmemeyi teker teker öğretiyor.
Hayat giderek eğlenceli bir hal alıyor:)

26' yı o kadar büyük bir heyecanla bekliyorum ki...

6 Şubat 2009 Cuma

Anlamsız..

gece güzeldir, sen mutluysan.
yatak sanki bir taht, uyuyorsan.
eğer, düşünüyorsan; gece ne kadar uzun,
ne kadar tatsız; anlamsız, anlamsız...

hayat güzeldir, sen görürsen.
heryer cıvıl cıvıl, işitirsen.
eğer, onun gibi bakarsan; hayat ne kadar boş,
ne kadar tatsız; anlamsız, anlamsız...

2 Şubat 2009 Pazartesi

Sır

Kimseyle paylaşmamıştım daha önce yazdıklarımı..Biraz utanıyorum bu yüzden.
Garip geliyor böyle uluorta, çırılçıplak salıvermek yazdıkları.
Bu kıymetli bir sırrı onlarca kulağa birden fısıldamak gibi tıpkı..
Ve işte....


Özlüyorum.
Özledikçe büyüyor içim.
Sen doluyorsun, genişleyip derinleşiyorsun.
Bambaşka hallerle varolup tıka basa sen doluyorsun.

Özlüyorum.
özledikçe daha çok seviyorum.
Yüzün güzelleşiyor; kokun,tenin güzelleşiyor.
Hayallerim büyüyor, edepsizleşiyor.
Zihnimde gerçekleşiyor giderek, her ayrıntısı belirginleşerek.

Ben özlüyorum, her geçen gün biraz daha büyüyerek.

Sen..
Sen bilmiyorsun.
Yaşıyorsun,
yokluğunun bedelini mahrumiyetle ödeyerek...

1 Şubat 2009 Pazar

Merak kediyi öldürür mü?

Merak ediyorum..
Mesela kocaman insanlar nasıl olur da kocaman bir başka insanın gözünün içine baka baka yalan söyler? Hem de o iki kişi arasında geçen bir konuşmayla ilgili..
Sonra iki arkadaştan biri ortalıktan el ayak çekince, diğeri "nen var kuzum?" diye sormadan sanki aylar konuşmadan,birbirini görmezden gelerek geçmemiş gibi, sanki herşey aynıymış gibi "aşkım,canım,vs." diye diye konuşarak insanı nasıl çileden çıkarır?
Sonra neden en zayıf zamanlarında daha bir acımasızlaşırlar etraftakiler bazen?
Ya da neden gördükleri daha da fenası açıp gösterdiğin yaraya parmak basarlar büyük bir zevkle?
Deli gibi özlediği biri karşısında dururken nasıl konuşmaz, neden konuşamaz?
Neden aşkından yanarken aşık için için, can yakmaya uğraşır inatla, hırsla?
Neden çağlarken koca koca dalgalar beyninde yazmaz mesela kelimelerin en heveslisi?
Gözün gördüğüne gönül inanmamak için neden diretir?

Neden hayal kırıklıkları kağıt kesiğinden çok acıtır insanın canını?

Elimde değil merak ediyorum..